İtikaf Nedir? Ne Anlama Gelir?
İ’tikâf, sözlükte “hapsetmek, bir yere yerleşmek, orada bağlanıp kalmak” anlamlarındaki akf kökünden türemiştir. Bir fıkıh terimi olarak ise ibadet amacıyla ve belli bir şekilde camide kalınmasını ifade eder.
İ’tikâfa giren kimseye de mu’tekif ya da âkif denir. “İ’tikâfın meşruiyeti Kur’an ve Sünnet ile sabittir. “Mescidlerde i’tikâfta bulunduğunuz zaman kadınlara yaklaşmayın” meâlindeki âyetle Hz. Âişe’nin, “Resûl-i Ekrem ramazanın son on gününde i’tikâfa girerdi. O bu âdetine vefatına kadar devam etmiştir. Sonra onun ardından hanımları i’tikâfa girmiştir.” şeklindeki rivayeti buna delil teşkil eder.”
İnsanın ibadet maksadıyla ibadet ve itaatte bulunmak için zamanının bir kısmını ayırması ve bunu yaparken her türlü nefsânî ve şehevî arzulardan uzak durması insanın manevî olarak olgunlaşmasını sağlayacak ve aynı zamanda ibadetlerinden alacağı lezzeti de artıracaktır. Yerine getirmekle zaten mükellef olduğumuz ibadetlerin yanı sıra onları destekleyici nitelikteki nâfile ibadetler de oldukça önemlidir. “Dinî duygu ve düşüncenin yoğun bir şekilde yaşandığı, mümkün olduğu ölçüde maddî ilgiden uzaklaşarak yüce yaratıcıya yönelinen bir ortam insana derin bir mânevî ufuk ve imkân sunmaktadır.”
İ’tikâf yalnızca İslâm ümmetine has bir ibadet olmayıp, vahiy geleneğine sahip hemen her dinde çeşitli şekillerde gerçekleştirilen köklü bir gelenektir. İslâmî öğreti içinde de Hz. İbrâhim ve oğlu İsmâil zamanından beri devam edegelen bir sünnet olarak bilinir. “Nitekim “İbrâhim ve İsmâil’e: Evimi onu ziyaret edenler, ibadet için orada kalanlar (âkifîn), rükû ve secde edenler için tertemiz tutun diye ahid -emir verdik” meâlindeki âyet bir yönüyle buna işaret etmektedir.”
İtikaf vacip midir, sünnet midir veya mendup mudur?
İ’tikâf vâcip, sünnet ve mendup olmak üzere üçe ayrılır. Fakihlerin çoğunluğuna göre sünnet, bazılarına göre ise menduptur. Sünnet olduğunu söyleyenlerden bir kısmı i’tikâfı her zaman müekked sünnet olarak görürken bir kısmı ise Hz. Peygamber’in uygulamasından hareketle ramazanda, özellikle de ramazanın son on gününde sünnet-i müekkede özelliği kazandığını belirtirler. “Ayrıca Hanefî mezhebine göre sünnet-i kifâye grubunda yer aldığından bazı müminlerin yerine getirmesiyle sünnet ihyâ edilmiş sayılır.”
İ’tikâf adanması halinde ise vâcip olur. Sahih bir i’tikâf için i’tikâfa giren kimsenin cünüplük, hayız ve nifas gibi hallerden temizlenmiş olması ve i’tikâf için niyet etmesi şarttır. Bu ibadet için bulûğ şartı aranmayıp, temyiz çağına ulaşmak yani ibadet ehliyetine sahip olmak yeterlidir. Hanefîler’e göre yalnızca vâcip i’tikâfta oruç tutmak şart iken Mâlikîler’e göre ise müstehap olan i’tikâfta da oruç şarttır. Şafiî ve Hanbelîler’ e göre ise i’tikâfın hiçbir çeşidinde oruç şart değildir. İ’tikâfın camide ifa edilmesi gerekir. Hanefî ve Hanbelî mezheplerine göre cuma namazı kılınan camilerde i’tikâf daha faziletli ise de vakit namazlarının kılındığı bir mescidde i’tikâfa girmek de sahihtir. Mâlikî ve Şafiîlere göre i’tikâf herhangi bir mescidde sahih olmakla beraber kendisine cuma namazı farz olan bir kimsenin bir hafta ya da daha fazla i’tikâf yapmayı adaması halinde cuma namazı kılınan bir camide i’tikâfa girmesi gerekir. Kadınların da erkekler gibi camide i’tikâfa girmeleri çoğunluğa göre şarttır. Hanefî fakihleri kadınların evin münasip bir yerinde i’tikâfa girmelerini tercih etmiştir. “Bir adaktan dolayı değilse i’tikâf ramazanda veya ramazan dışında olabileceği gibi belirli bir süreye de tâbi değildir.” İ’tikâf niyetiyle camide birkaç saat veya birkaç gün kalmak yeterlidir. Mâlikîlere göre sahih bir i’tikâfın en az süresi bir gün, bir gecedir. Diğer mezhepler çok kısa bir süre durmayı yeterli görmekle beraber en az bir gün kalmayı tavsiye etmişlerdir.
İtikaf Bozulur mu? İtikaf Nasıl Bozulur?
İ’tikâfta bulunan kişi abdest ve gusül gibi tabii ihtiyaçları için dışarı çıkabilir. Şafiîlere göre yeme içme için de dışarı çıkabilir. Diğer üç mezhebe göre ise ihtiyaç duyacağı şeyleri kendisine getirebilecek biri bulunması halinde dışarı çıkması i’tikâfı bozar. Hasta ziyareti yahut cenaze namazı maksadıyla dışarı çıkmanın i’tikâfı bozacağı hususunda ittifak vardır. Unutarak mescidden çıkma ise Hanefî ve Mâlikîlere göre i’tikâfı bozarken diğerlerine göre bozmaz. Doktora gitme yahut yatmayı gerektirecek bir hastalık Hanefilere göre bozarken diğer üç mezhebe göre bozmaz. Cuma namazı kılınmayan bir mescidde i’tikâfa giren ve Cuma namazı için mescidden çıkan kimsenin i’tikâfı Hanefîler ve Hanbelîlere göre bozulmazken, Şafiî ve Mâlikîlere göre ise bozulur çünkü önceden süreyi ayarlama ve cami seçimi yapma imkânı vardır. İ’tikâfta iken cinsel ilişkide bulunmak bütün mezheplere göre i’tikâfı bozar. Çoğunluğa göre bu amaçla yapılan dokunma ve öpme de böyledir. Yine akıl ve temyiz gücünü gideren sarhoşluk, akıl hastalığı bayılma gibi hallerle hayız ve nifas gibi durumlarda i’tikâf bozulur. Şafiî ve Hanbelî mezhepleriyle Hanefî mezhebindeki hâkim görüşe göre herhangi bir sebeple bozulan sünnet i’tikâfın tamamlanması ya da kazâsı gerekli değildir. Mâlikîlere göre ise aynı adanan (vâcip) olan i’tikâfta olduğu gibi bunun da kazâ edilmesi şarttır. İ’tikâfa giren kimseni gücü yettiğince gereksiz şeyler konuşmadan ibadet edip istiğfar etmesi, başta Hz. Peygamber’in hayatına dair kitaplar olmak üzere dinî-ilmî eserler okuyarak vaktini değerlendirmesi müstehaptır. Kadir gecesini de ihyâ etme fırsatı vereceğinden i’tikâfa ramazanın son on gününde girilmesi ayrı bir önem taşır. Hz. Âişe, “Resûl-i Ekrem ramazanın son on gününde ibadet için yoğun bir gayret içine girer, gecesini ihyâ eder ve ibadet için aile fertlerini uyandırırdı” demiştir. “Vacip i’tikâfa giren, yani “Allah rızâsı için –meselâ- on gün i’tikâf yapacağım” diyerek adakta bulunan kişi, tan yeri ağarmadan önce i’tikâf için belirlediği bir mescide, “Ya rabbi! Niyet ettim senin rızan için üzerime vâcip olan i’tikâfı eda etmeye” diyerek girer ve adadığı i’tikâf günleri süresince oruç tutar, mescidin bir köşesinde i’tikâfını yapar. Nezrettiği son günün akşam namazından sonra i’tikâftan çıkar.”